Yanici
Sorunu sor hemen cevaplansın.
yanici teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- yanıcı
- combustible
- yanıcı
- combustible, inflammable, flammable
- yanıcı
- fiery
- yanıcı
- inflammable
The bus carries a lot of inflammable materials.
-Otobüs birçok yanıcı malzeme taşır.
- yanıcı
- burnable
- yanıcı
- touchy
- yanıcı
- combustive
- yanıcı
- burning
- yanıcı
- {s} flammable
Gasoline is more flammable than fuel oil.
-Benzin, fuel oil'den daha yanıcıdır.
- yan
- side
Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations.
-Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.
You're by my side; everything's fine now.
-Yanımdasın; şimdi her şey iyi.
- yanıcı gazlar
- combustion gases
- yanıcı hidrokarbür
- toluene
- yanıcı madde
- inflammable matter
- yanıcı madde
- combustible
- yanıcı sıvı
- inflammable liquid
- yan
- side; direction; place; auxiliary, subsidiary; askew, sidelong
- yan
- lateral
- yan
- {s} collateral
- yan
- place
The accident took place near his home.
-Kaza onun evinin yanında gerçekleşti.
The darkest place is under the candlestick.
-Çıra dibine kör yanar.
- yan
- direction
The army was advancing in the wrong direction.
-Ordu yanlış yönde ilerliyordu.
We hurried in the direction of the fire.
-Yangın istikametinde koşturduk.
- yan
- sidewise
- yan
- subsidiary
- yan
- (Biyokimya) para
This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence.
-Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var.
- yan
- party
A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
-Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.
-Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.
- yan
- (Biyokimya) neighbouring">(Biyokimya) neighbouring
- yan
- auxiliary
- yan
- {f} glow
- yan
- part
Who was at the party beside Jack and Mary?
-Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
-Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
- yan
- cockeyed
- yan
- {f} glowing
- yan
- flank
- yan
- skew
- yan
- laterality
- yan
- awry
- yan
- sideways
He edged sideways through the crowd.
-O, kalabalığa yanlamasına sokuldu.
Mary tilted her head sideways.
-Mary başını yana yatırdı.
- yan
- wall
His bed is next to the wall.
-Onun yatağı duvarın yanında.
Some pickpocket stole my wallet on the train.
-Bir yankesici trende cüzdanımı çaldı.
- yan
- burned
Ten houses were burned down.
-On ev yanıp kül oldu.
The fire burned up brightly.
-Ateş parlak bir şekilde yandı.
- yan
- (Biyokimya) neighbour
The neighbours have been banging about next door all morning.
-Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.
Last night there was a big fire in the neighbourhood.
-Dün gece mahallede büyük bir yangın vardı.
- yan
- by side
They sat side by side.
-Onlar yan yana oturdular.
We walked along side by side.
-Biz yan yana yürüdük.
- yan
- bye
- yan
- astray
- yan
- {s} parietal
- yan
- flanking
- yan
- sideward
- yan
- subordinate
According to some experts the spoken language uses few subordinate clauses.
-Bazı uzmanlara göre, konuşulan dil çok az sayıda yan cümleler kullanır.
The sentence has got too long again. Then just take out a few of the subordinate clauses.
-Cümle tekrar uzun sürdü. O zaman birkaç yan cümleyi çokarın.
- yan
- with; alongside, alongside of: Yanına hiç para alma! Don't take any money with you! Yanımda çalışıyor. He works alongside me
- yan
- asquint
- yan
- aspect, side (of a matter)
- yan
- sidelong
- yan
- by
- yan
- secondary
- yan
- aslant
- yan
- part (of one's body): Her yanım ağrıyor. I ache all over
- yan
- ancillary
- yan
- neighborhood, vicinity, diggings: O yanlarda oturuyor. He lives in that area
- yan
- (a) side
- yan
- rakish
- yan
- direction (line or course extending away from a given point)
- yan
- lateral, side, located at or towards a side
- yan
- in comparison with, alongside of: Hüsnü, Zühtü'nün yanında bir sıfırdır. Hüsnü's nothing compared to Zühtü
İlgili Terimler
yanici teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı
- YAN
- (Osmanlı Dönemi) f. Hastanın sayıklaması
- Yan
- nezt
- Yan
- kenar
- Yan
- (Osmanlı Dönemi) HİZVE
- yan
- İkinci derece olan
- yan
- Yer
- yan
- Bedenin bir bölümü
- yan
- Birlikte, beraberinde olma
- yan
- Üst
- yan
- Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü: "Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı."- M. Ş. Esendal
- yan
- Ciltlenecek bir kitabın başına ve sonuna yerleştirilen beyaz ya da renkli kağıda verilen ad
- yan
- Tali
- yan
- Yön, sağ ve solun ortak adı, taraf
- yan
- Bir yana yönelerek
- yan
- Ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü
- yan
- Yön, sağ ve solun ortak adı, taraf: "Yaşlı garson yanımıza geldi."- Y. K. Karaosmanoğlu
- yan
- Tali: "Siyasi partiler kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri şekilde ayrıcalık yaratan yan kuruluşlar meydana getiremezler."- Anayasa
- yan
- Üstte, altta, arkada veya önde olmayan
- yan
- Birlikte, beraberinde olma: "Bir ara acıkıp yanlarında getirdikleri ekmek peyniri yediler."- N. Cumalı
- yan
- Bir denklemde "=" işaretiyle ayrılmış olan iki anlatımdan her biri
- yan
- Savaş düzenindeki ordunun iki kanadından her biri
- yan
- Hastanın sayıklaması
- yan
- İstekleri karşıt olan iki kişiden veya topluluktan biri
- yan
- Bedenin bir bölümü. Üstte, altta, arkada veya önde olmayan
İlgili Terimler
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.